19 Mart 2009 Perşembe

Ginger kapar....



İki gece öncesi itibariylen Ginger snaps denilen garip kurtadam/kurtkadın filmleri üçlemesini bitirmiş oldum...seriyi kronolojik olarak götü başı ayrı yerde izledim lakin çok da mühim deil...mühim aslında biraz ama öyle çok mühim deil...

Nedir Ginger Snaps denilen mevzu...olayı genel hatlarıyla aktarmak icab ederse, iki adet aykırı göt kızımız var, aralarında taş çatlasın 9 ay var... Biri onaltı yaşında dieri de 15 yaşını bitirmek üzere...Gotik desen deil, kunil desen deil... Cincır denilen kız büyük olan...Bricıt ise küçük olan... Cincır dominant bi kişi, bricıt'a her istediğini yaptıran bi havaya sahip ama bi yandan da bricıt'ı da seviyo kolluyo gibi...okuldakiler bunlara laf atıyo sonra kavga fln ediyolar... gel zaman git zaman, cincırı kurtadam ısırıyo... ha bi de anlatmayı unuttum, bunlar bu yaşlarına kadar çok afedersiniz adet görmemişler...Niye dedim bunu zira filmde bi metafor, genç kız vücudundaki değişimlere bir gönderme mevzu bahis kurtadam olgusundan...ha şöyle ki ayda bir kurtadam olma mevzusu eşittir aylık adet döngüsü...sonra efendim asabileşme tiineyc olma uyuşturucu kullanma eşittir hayvansı içgüdü fln fistan...aman efendim göbee piırsing yaptırma eşittir kurtadamın gümüşe allerjisi var onu takmak...hoş yani aslında göndermeler... özellikle ilk film tamamen bu paralelliği esas almış nerdeyse...ikinci ve üçüncü film biraz daha geleneksel öykü tadında...

Ha ola ki genç kız olsaydım olayın sinir bozucu tarafını daha bi içten hissedebilirdim belki....ablanın kuyruğu çıkıyor bi metamorfoz mudur nedir böyle kılları fln çıkıyor tıraş bıçağıyla onları alıyor vs. vs. ve öyle hızlı bi film de deil ilk film epey yavaş ilerlemekte ve gençlerin sıra sıra öldüğü bi film deil kafanız karışmasın...ilginç film yani..bi de başroldeki insanlar ziyadesiyle çirkin, bunda da bi kasıt var sanırım...hani güzel bir insan evladı asosyal olursa çok inandırıcı olmaz o sebepledir ki bunlar epey çirkin...hele bricıt...abowww....

ikinci film ilk filmin akabinde bricıt'in beele kimsesiz kızlarla beraber kaldığı bi yurtta geçmekte, bricıt'ın peşinde kimliği belirsiz bi kurtadam var çiftleşmek istiyor...bu filmin de belini bağladığı nokta ilk seks deneyimi...ona dair de korkular endişeler ayriyetten zaruri ve kaçınılmaz olarak görünmesinin getirdiği tedirginlikten beslenmekte film...bu da hoş film ama ilk filmden biraz daha sıradan bir film...filmin finaliyse dağlara taşlara...tüm bunlardan elini ayağını çekip çocukluğuna sığınmak orda hapis kalmak...sinir bozucu hakkaten finali...güzel epey...

Üçüncü film bir prequel....efenim bu iki kardeşin bilmem kaç yüzyıl önce amerikan iç savaşı sırasında bi kaleye sığınması ve güneyliler midir kuzeyliler midir işte o askerlerin savunduğu kaleye kurtadamların saldırmasıyla sürüyor gidiyor...bu, serinin en sıradan filmi amma yine de bu da güzel film...ilk bu filmi sonra ikinci filmi en sonunda da ilk filmi izlediğimden olsa gerek bi nebze kafam karıştı anlamamış olabilirim bazı yerleri...

güzel güzel...

3 Mart 2009 Salı

eski yazıları toplamak , işgüzarlık sayı 2: Man from Earth


Kült film oldu bu şimdi...bi seneden hallice önce hasbelkader izlediimde pek dürtülmüştüm, yavanmışım meğer...


Tek bi mekanda geçen hoş ve ilginç bi film kendisi...Imdb ratingine baktığımda hafiften afalladm zira 8.3 yazıyodu...Hakediyo mu 8.3'ü? etmiyo...Lakin yine de ilgiye layık hafiften provokatif bi film...
Film bi akademisyenin yaşadığı kasabadan taşınmadan önce yine her biri akademisyen olan arkadaşlarının kendisine bi hoşçakal toplantısı yapmak üzere evinde buluşmalarıyla başlıyo. Arkadaşları John'un sahip olduğu gerçeğine çok benziyen bi Van Gogh tablosunu övüp, evinde bulunan paleontolojik çağdan kalma taşı bit pazarından aldığını öğreniyorlar...Edith isimli hanfendi on senedir nasılda yaşlanmadın be John diyo...Çoluk çocuk, hoş beş derken baş karakter John'a neden taşındığını soruluyo ve kendisi kaçamak cevaplar vermeye başlayınca ufaktan kıllanan arkadaşları da üsteliyo...

John konuşma arasında aslında kendisinin paleontolojik çağlardan beri hayatta kalmış bi adam olduğunu ima ediyo...(böyle şey ima edilmez ki kardeşim...)Bu noktadan sonra film bu birkaç akademisyen ve aralarında bir de öğrencinin bulunduğu grubun bu tez üzerinde çıkarımlar yapmaları, merak ettikleri şeyleri öğrenmek isterken bir yandan da kendi kafalarındaki mantık yüzünden hiç bi şekilde kendilerini teslim etmemeleri tezatıyla ilerledikçe ilerliyo...

John çok genel ve nesnel cevaplar verip her seferinde de bunların hepsini bi kitaptan açıp okuyabilirsiniz diyerek söylediklerinin hiç bi şekilde kanıtlanamıycağını da belirtiyo...Filmin kurgusu bikaç kıllanmaya rağmen oldukça akıcı gidiyo bi saat boyunca..(Bu kıllıklardan en önemlisi ise on yıldır beraber çalıştığı ve canciğer kuzu sarması olduğu adamlar john hakkında daha önce hiç mi bişe sormadı gibi bi rahatsızlık olabilr zira sanki adamı bu konuşmaların geçtiği gün tanımış gibiler...)

Amma velakin konu ilk bir saatten sonra amerikan toplumunun buyurduğu üzere dinsel inanca sapıyo ve o dakikadan sonra konuşmalar ve karakterler mantıksızlaşmaya hikaye sallanmaya başlıyo...Odanın içinde bir hristiyan dinbilimci, bi biyolog, bi psikolog bi paleontolog yani temel bilim dallarına dair otorite sayılabilicek bissürü figür var...bu da bi nevi yenilik vs. otorite gibisinden imaja büründürüyo filmi...ama john'un kendisinin de bi akademisyen olmasının ve on tane doktorası bulunmasının bu tezatla pek alakası yok...(çünkü bu doktoraların da gerçekliğine inanmama ihtimali var herhangi bi kimsenin..)
Filmin ana zaafı konuşulabilicek o kadar konu varken ve cidden herbirine değiniceklermiş gibi dururken bi anda din konusuna bağlanıp orda saplı kalmaları ve tüm o potansiyeli tek bi noktada harcamaları..ama sebep katiyetle dine dair sıradan tespitlerde bulunduğu için deil...tam tersine hatta biraz provakatif laflar ediyo...bazılarının kaldıramıycağı türden...sebep daha ziyade bu noktadan sonra karakterlerin saçma tepkiler vermeye başlaması, filmin de saçma davranmaya başlaması...filmin sonunda bi açık kapı bırakmalarını da yeğlerdim açıkçası k-pax'te olduğu gibi...

ama en nihayetinde izlenesi hoş bi film...bi tv filmi olduğu için çok da kolay bulabiliceğinizi sanmıyorum ama internette online izleyebilirsiniz sanırsam...bi göz atın düşünmeye sevkedicek kadar iyi en azından...
ha bi de şeker adam oynuyo lan...


edit, dipnot fena: imdb'de filmle ilgili yorumları okuyorum da çok kızmış lan gavurlar...anti-christ falan diyenler olmuş, lanetliyenler olmuş oy oy...izleyin lan...

dipnot kare:gerçi filmde müslümanlığa dair sadece bi kelime geçmesi de birilerini kızdırabilirdi ama çoğu müslüman "aman bize dokunmayın da ne b.k yerseniz yiyin" dediği için ona pek kişi tepki göstermemiş...

2 Mart 2009 Pazartesi

Kollektif veyahut mortıl kombattaki "k" harfi olgusu

Collide deyü hoş bi grup var..bu grubu böyle geekliğim tavan yaptığı bi müddette vampire the bloodlines(secde) oynarkene böyle endüstriyel gotik damarım(anatomi anomali) kabardığı bi vakitte şans eseri keşfettim...ya keşfetmedim anasını satiim, last fm'de queen adreena'ya benziyen gruplar şeklinde shuffle yaparkene rastladm nedir kü?...bu hafifçene shivaree kıvamı bi parça öyle gotik bi tarafı yok amma yumuşak bööle akılda kalıcı bi melodisi var. Lunatics have taken over the asylum mevzu bahis parçanın adı...dinlensin...bence..."predator" da epey bir neo gotik...neo...